Nereden başlayacağımı bilemediğim bir noktadayım. ama yine burada olduğum kesin.
Yazıyorum işte. Aftersun'ı izledin ilk önce. Seni çok etkiledi. Her zaman oralarda bir yerlerde olan babanın, aslında bu kadar olmaması seni üzdü. Her zaman oralarda bir yerlerde olan annenin, aslında nerede olduğunu bilmemek seni üzdü.
babanla olan anılarının korku ve kaygıyla dolu olması seni üzdü. o rutubet kokulu soğuk evlerde sürekli aşağılanmış olmak, anlaşılamamış ve hep yalnız hissetmiş olmak seni üzdü. o sıcak ısıtıcı güneşin altında, seni anlayan ve anlayabildiğin, seni kabul eden ve kabul edebildiğin, sana içten sarılabilen ve bu sevgiye karşılık verebildiğin bir insanın olmaması seni çok üzdü. kimsenin okumayacağını bildiğin halde bunları yazarken bile suçluluk hissetmen de seni üzüyor. ama sen henüz bir çocukken babanın nasıl gülümsediği hatırlayamamak kadar değil. annenin kaygılarını, yalnızlığını, verdiği kararların altında yatan nedenleri anlayamamış olmak kadar değil. sevgiyi ve samimiyeti, şefkati ve aşkı, gözlerine içtenlikle bakan gözleri aramak, 30 sene boyunca, seni üzdü, seni yordu, seni umutsuz bıraktı, seni kaçırdı, seni30 yaşında ailenden hiç kimseye içten bir şekilde sarılamamak ve o sıcaklığı hissedememek seni üzdü güzelim ya. gerçekten üzdü seni. köksüz hissetmek, yersiz hissetmek, bir kalpte yerin, değerin yokmuşçasına yaşamak. peki ben diğerlerine ne kadar veriyorum bu değeri
sanırım en çok yaralayan da, tüm bunların aslında mümkün olduğunu bilmek. sarılabilirdin, gözüme bakabilirdin, bana içtenlikle gülümseyebilirdin. kendini zorlayabilirdin. bunu sen de yapabilirdin, bunu onlar da yapabilirdi, keza ben de. bu sevgisizlik zincirini kırabildim mi, kendimi başarılı hissetmiyorum bu konuda. kardeşimi seviyor muyum, sevgimi görüyor mu. sevgimi hissediyor mu. ona en son ne zaman sarıldım. anneme en son ne zaman teşekkür ettim, ne zaman minnetimi ilettim. sadece benden nefret etmesi için elimden geleni yapıyorum gibi bazen. beni sevmesin istiyorum. ya da bugünkü sevgisini kabul edesim gelmiyor. çünkü 30 yaş artık geç bir yaş. değil mi? bunu yazarken bir yandan değil gibi hissettim. Ama öfkeliyim işte, neredeydin, oradaydın bu arada biliyorum, hep oralarda bir yerlerde arkamı kolladın. ama duygusal olarak neredeydin. neden şehir, ülke değiştirirken dahi hala sarılmayı karşılıklı olarak reddediyoruz biz. sadece olmuyor işte
birine sarıldığımda boş bir teneke gibi hissediyorum. kemiklerimle sarıldığım kişinin ciğerini sökecek ya da kalbini delecekmiş gibi hissediyorum. birine sarıldığımda sanki kendimi izliyorum ve artık orada değilim gibi. evet her türlü sarılmadan bahsetmiyorum ama, bilmiyorum işte. neyse ki iyi rol yapıyorum. hep öyleydim.
güzel hissetmemek de keza. seni üzdü. bunu biliyorsun
gariptir. benden hoşlanana üzülüyorum biliyor musun. ben hissetmiyorum. hissediyorum ama sanki gerçekten hissetmiyorum. uğraşmak istemiyorum aşkıyla meşkiyle. hevesim gerçekten yok. geçenlerde 4-5 yaşlarında bir çocuğu olan boşanmış biriyle tanıştım. ve aramızdaki uyum gerçekten çok şaşırtıcıydı. duygularını, kendini, sıkıntılarını o kadar anlatmayı başardı ki bir seks date'inde, etkilendim. seks de iyiydi. 10/7 rahat. bir kez de dışarda görüştük. bu adamla birlikte olursam bunun beni üzeceğini biliyorum. bana çocuğundan fazla ilgi göster diyemem, bunu talep edemem. ama boş bırakılmaya da gelemem.
Aren. 2011 senesinde yine bir internet sevgilim ismimin anlamını sorduğunda kum tanesi anlamına geldiğini söylemiştim. aren, parlak kum tanesi, elde tutmanın ne kadar güç olabileceğinden bahsetmişti. o çocukla sevgili falan olma hayalleri kuruyordum o sıra. ne saçma. velhasıl, sanırım bu ada yakışır biri oldum.
küçük kız sordu, sen 11 yaşındayken şimdiki yaşında kendini nasıl görürdün diye. kesinlikle böyle görmezdim. böyle olacağını tahmin etmedim, gerçi bir planım da yoktu. ama sanki gerçekten çok daha güzel, vücudu 10 numara, çok geniş arkadaş çevri ve dostu olan falan biri olacağım diye düşünürdüm. kendimi güzel ya da yakışıklı hissetmiyorum, vücudum bence 11 yaşımla aynı, sadece büyüdüm, çok fazla arkadaşım var ama onlarla da o yakın sıcaklığı hissetmiyorum. sanki hep biraz dışardayım gibi. sanki hep garip şeyler konuşuyorum ve ortamda bulunamıyorum gibi. kendimi bir gruba ait hissetmediğim bir dönem sanırım.
after sun. which sun. nedense aklıma 2010'da ayna karşısına geçip hayaller kurmalarım geldi. sonra komik biri olmaya başladım işte. bu kadar saçmalıkla baş edemezdim, hepsine gerçek bir cevap veremezdim.
bu gecenin biraz daha uzun sürmesini isterdim.